ebu muhammed (şimdiye kadar 27 posta) | | Çok İhtîlâfçı Olmaları
Hâricilerin ekserisinin benimsediği inançlar bunlardır. Bunların dışında aralarında anla-şamadıkları bir çok ihtilâf noktaları vardır. Hâricilerin kusurlarından biri de çok ihtilâfçı, kavgacı olmalarıdır. En ufak ve ehemmiyetsiz bir mes'ele yüzünden aralarında hemen ihtilâf çıkar, kavga kopardı. Belki de onların sık sık bozguna uğramalarının sebebi .de budur.
Emevîler zamanında Mühelleb b. Ebî Sufra Müslüman halkı onların saldırganlıklarından korumak için bir kalkan vazifesini görürdü. Onları birbirinden ayırarak kuvvetlerini parçalamak için aralarındaki bu ihtilâfları fırsat bilirdi. Aralarında ihtilâf çıkarmak için vesileler icadederdi îbn-i Ebî Hadid'in nakline göre: Hâricilerin. Ezârika kolundan bir demirci gayet zehirli oklar yapar,
bunları Mühelleb'in adamlarına atarlar, öldürürlerdi. Bu durum Mühelleb'e arz olundu. O da :.
Ben bunun çaresini bulurum, dedi ve adamlarından birine bir mektupla bin dirhem para vererek onu Hâricilerin Kumandanının bulunduğu yere gönderdi ve ona bu mektup-la parayı gizlice oraya bırakmasını tenbih etti. Mektupta demirciye hitaben şunlar yazılıydı:
«Yapıp gönderdiğin okları aldım. Sana bin dirhem gönderiyorum. Bunları al ve bize daha çok ok gönder.»
Bu mektupla parayi bulanlar derhal kumandanları olan Kata-rî'ye koştular ve işi haber verdiler. O da demirciyi çağırtarak :
Bu mektup ne? diye sordu.
Bilmiyorum, dedi.
Bu paralar ne?
Haberim yok, cevabini verdi. Herifin hakikaten bir şeyden haberi yoktu. Fakat inkâr ediyorsun diyerek demirciyi öldürttü. Benî Kays b. Sa'lebe'nin reisi olan Abdurrabbih gelerek Katarî'ye itiraz etti ve :
İnceden inceye araştırmadan bir adamı Öldürdün, dedi. Katarî de :
~ insanların yararına, umumî maslahat uğrunda bir adamı öldürmek kötü bir şey sayıl-maz, imamın yararlı gördüğü şeyle hükmetmek hakkıdır. Tebaanın buna itiraza hakkı yoktur, dedi.
Bu cevabı Abdurrabbih beğenmedi ve cemaatiyle ondan ayrılmak istediyse de adamları buna yanaşmadılar. Mühelleb bunu haber alınca başka bir çare düşündü. Bir Hiristiyan kişi buldu. Ona oldukça mühim bir para mükâfat vaad ederek şu talimatı verdi:
Hâricilerin başı olan Katarîyi gördüğün zaman ona secde et, seni bundan menetse de ben sana secde ediyorum de.
Hiristiyan böylece yaptı. Katarî :
. Secde ancak Allah'a yapılır, dediyse de o:
Ben sana secde ediyorum işte, dedi.
Orada bulunan Hâricilerden biri hemen ileri atıldı:
O, Allah'ı bırakıp sana secde ediyor. Kur'ân, «Sizler ve Allah'tan gayri taptıklarınız Cehennem odunudur» diyor. Sen de Cehennem odunlarından oldun, dedi.
Katarî kendini şöyle müdafaa etmek istedi:
Hiristiyanlar, Hz. îsâ'ya taptılar, fakat bu îsâ'ya bir zarar verdi mi?
Diğer bir Hârici hemen ayaklandı ve Hiristiyanı derhal öldürdü. Katarî bu işi beğenme-di, diğer Hâriciler de Katarî'nin bu hareketini beğenmediler, inkâr ettiler. Bu vaziyeti Mühelleb duyunca onlara adam gönderdi ve şunu sordurdu:
İki adam var, bunlar muhacir olarak size gelmek üzere yola çıksalar, bunlardan biri yolda ölse, diğeri sağ ve salim olarak size ulaşsa onu imtihana çekseniz, fakat muvaffak olmasa, bunlar hakkında ne dersiniz?
Bâzıları: Yolda ölen kimse cennetliktir, imtihan veremeyen kâfirdir dediler, bâzıları ise: Her ikisi de kâfirdir, dediler. Böylece aralarında ihtilâf başladı. Bu ihtilâf üzerine Katarî Islahat hududuna gitti bir ay orada kaldı, adamları ihtilâfa devam ettiler.
Görülüyor ki Mühelleb, bu büyük kumandan onların kinlerini körükleyerek basit görüslerinden nasıl istifade etmeye çalışıyor. O zayıf düşünceli kimseler arasında düş-manlığı alevlendiriyor, ihtilâfı körüklüyor. Böylelikle onların kinlerini birbirine musallat ediyor. Müslümanlara saldırmağa takatları kalmasın diye onları birbiriyle uğraştırıyor. Zaten Hâricilerin kendi aralarında ihtilâfları pek çoktu. Hariçten aralarına ihtilâf tohumu saçmağa lüzum kalmaksızın birbiriyle ihtilâf halinde idiler. Onun için bir çok firkalara bölündüler. Başlıca firkalarından ve başlarından biraz bahsedmiştik.
|