teblici
 
  Ana Sayfa
  İletişim
  Fatiha suresinin tefsiri
  Küfür olan davraniş ve sözler
  Küfür sistemi bayramlari
  Temyiz etrafındaki şüpheler
  Forum
  Tekfirde ölçülü olmak
  VAAZ
  Kütüphane
  Tekfircilere Cevap
  Temyiz ve Yusuf kıssası
Küfür sistemi bayramlari

Küfür Sistemi Bayramlari

 

 

 Tevhidi bir Müslüman içinde yaşadığı toplumun cahili bayramlarına katılamaz. Cahili düzenin bayram diye sunduğu bu özel günler Müslümanların keder zamanıdır. Bu günlerine katılmak, onları desteklemek anlamından başka bir şekilde değerlendirilmez

 

  Onlar bu günlerine katılınmadığı gibi bayram addettikleri bu günleri kutlanamaz, kutlama amaçlı ziyaretlerde bulunulamaz. Aksine davranış açık bir küfürdür. Sahte ilahların uydurduğu sevinç günlerine katılmanın ve diğer davranışların küfür olduğuna dair teferruatla bilgi İbn Teymiyye’nin Sırat-ı Müstakim kitabında ve İslam'a göre Dost ve Düşman isimli eserlerde bulunmaktadır.                                                                              

    SILA-İ RAHİM

 

 

“Hani israiloğullarından Allah’tan başkasına ibadet etmeyin, anneye, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik yapın ve insanlara güzel söz söyleyin. Namazı dosdoğru kılın zekatı verin” diye söz almıştık. Sonra sizden azınız müstesna yüz çevirdiniz, hala da yüz çevirmektesiniz.“   ( Bakara 83)

 

    “Anne-babaya … iyilik yapın” yani onlara anne-babaya iyilik yapın diye emretmektedir. Yüce Allah bu ayet-i kerimede anne-baba hakkını tevhid ile birlikte söz konusu etmiştir. Çünkü ilk varlık Allah tarafındandır. İkinci varoluş eğitim ve terbiye ise anne-baba aracılığıyladır. Bundan dolayı yüce Allah, onlara karşı şükredici bir halde olmayı, kendisine şükretmek ile birlikte söz konusu etmiş ve “bana ve anne, babana şükret diye (insanlara tavsiye ettik)” ( Lokman 13-14)

diye buyurmaktadır.

 

Yakın akrabalar: Burada “akrabalar” da anne -babaya atfedilmiştir. Yani biz onlara akrabalık bağlarına riayet etmek suretiyle akrabalarına iyilik yapmalarını da emrettik. (Kurtubi C.2 S.196-197)

“Rabbin şunları hükmetti: Kendisinden başkasına ibadet etmeyin. Anne-babaya iyi davranın. Eğer onlardan biri veya ikisi yanında ihtiyarlığa ererse sakın onlara öf deme. Onları azarlama onlara tatlı ve güzel söz söyle. Merhamet inden dolayı onlara alçak gönüllülük kanadını indir ve de ki:” Rabbim onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse sen de onlara öyle rahmet et.”  (İsra 23-24)

“Sahih-i Buhari’de Abdullah bin Mesud’dan şöyle dediği nakledilmektedir:”Peygamber (sav)’e aziz ve celil olan Allah’ın en sevdiği amel hangisidir diye sordum. O : "Vaktinde kılınan namazdır.” diye buyurdu. Sonra hangisidir diye sordum. "Oda anne-babaya iyiliktir" diye buyurdu. Sonra hangisidir diye sordum. Oda “Allah yolunda cihaddır.” Dedi. Böylelikle Peygamber (sav) anne- babaya iyilik yapmanın İslam’ın en büyük direklerinden birisi olan namazdan sonra amellerin en faziletlisi olduğunu haber vermekte ve bunu tertip ve mühlet anlamını veren‘ sümme (sonra) ile sıralamış bulunmaktadır. (Kurtubi C.10-S.363-364)

“Gerçi insana, ana ve babasına (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Anası onu zorluk üstüne zorlukla taşıdı. Sütten kesilmesi de iki yıl içindedir. Bana, anana ve babana şükret (diye de tavsiye ettik) Dönüş yalnız banadır “ (Lokman 14)

 

"Bununla beraber, yani anaya babaya şükrü dahi insana tavsiye etmiş olmamızla beraber, onlar seni bana şirk koşasın diye zorlarlarsa sende hakkında hiçbir ilim olmayan yani hiçbir ilimde yeri olmayıp, imkansız olan şirki isnat ettirmek üzere seni sıkıştırırsa, o hususta ikisine de itaat etme de onlara maruf şekilde sahiplen. Yani günaha ortak olmaksızın, şeriatın razı olacağı kerem ve insanlığın gerektireceği şekilde sohbetlerinde bulun. Mesela yemek, içmek ve giymek gibi ihtiyaçlarını gidermek, eziyet etmemek, ağır söylememek, hastalandıklarında bakmak, ölümlerinde defnetmek gibi, Dünyevi yardımları yap.” (Elmalı C. 6-S 47)

 

“Anne babaya iyi davranmak Müslüman olmaları haline mahsus değildir. Aksine anne baba kafir iseler dahi evlatları onlara iyi davranır ve eğer onların zimmet ve benzeri ahitleri var ise , iyi muamelede bulunur.

 

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Sizinle din hususunda savaşmamış, sizi yurtlarınızdan çıkarmamış olanlara iyilik yapmanızı…Allah size yasaklamaz.“(Mümtehine  8)

Buhari’nin sahihinde de Esma (r.anh)‘nın şöyle dediği nakledilmektedir: “Kureyşliler peygamber (sav) ile anlaşma yaptıkları sırada barış süreci içerisinde anne-babası ile birlikte müşrik olduğu halde yanıma geldi. Ben Peygamber (sav)’e durumu sorup şöyle dedim: “Annem benim ona iyilikte bulunmam ümidiyle yanıma geldi. Ona iyilikte bulunayım mı, onu gözeteyim mi?” diye sordum. O: evet ona iyilikte bulun, onu gözet. “ diye buyurdu.(Kurtubi C.10  S.365-366 )

 

Yine Hz Esma’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Peygamber (sav) döneminde annem, benim kendine iyilik yapmam ümidi ile yanıma geldi. Ben, Peygamber (sav)‘e: ona iyilikte bulunayım mı, akrabalık bağını gözeteyim mi ? Diye sordum. O : “ Evet” diye buyurdu. “ (Buhari- Müslim)

 

Cihad için Anne- Babanın izni:

 

Anne babaya iyilikte bulunmak, onlara karşı iyi davranmanın kapsamına; eğer cihad farzı ayın değil ise onların iznini almadan cihad etmemek de vardır. Sahih’te, Abdullah b Amr’ın şöyle dediği rivayet edilmektedir: “Bir adam, Peygamber(sav)‘in yanına gelerek, cihad etmek için o’ndan izin istedi. Hz. Peygamber” (sav) Annen-baban hayatta mıdır? Diye sordu. O, evet deyince Hz. Peygamber; sen onlar hakkında (onlara iyilik yapmak suretiyle) cihad et. “ diye buyurdu. Bu Müslim’in lafsıdır. İbn ül Münzir dedi ki: “bu  hadisi şerif nefir ( farz ı ayn olan seferberlik çağrısı) vuku bulmadığı sürece anne babanın izni olmaksızın cihada çıkmanın yasaklığını ihtiva etmektedir. Eğer nefir söz konusu olursa , o takdirde zaten herkesin cihada çıkması vacip olur (Kurtubi C.10 S.367)

 

   Cihada çıkmak için müşrik anne-babanın izni alınır mı?

 

   Cihad farz-ı kifaye ise kişinin cihada katılmak için müşrik anne babasının iznini alıp almayacağı hususunda ilim adamları farklı görüşlere sahiptirler. Es Servi, “Onların iznini almaksızın gazaya gitmez, “der. Şafii ise: “Onların iznini almaksızın gazaya gidebileceğini" söylemiştir.

 

  İbn-ül Münzir de şöyle demektedir."Dedeler de babalar gibidir, nineler de anneler gibidir. O bakımdan kişi yine onların iznini almaksızın gazaya çıkamaz." (Kurtubi C.10 S.367-368)

   KAFİR AKRABAYI ZİYARET

 

Bir Müslüman, akrabası olan bir kafire sıla-i rahim yapabilir. Akrabalığı ister yakın ister uzak olsun ve o akraba ister, zımmi, isterse harbi olsun fark etmez. (fetavi hindiye C.12 S.95 )

   ANNE BABAYA MAĞFİRET DİLEMEK

 

 İbn Abbas ve Katade’ den ise;

"(Kâfir olarak ölüp) cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra, akraba dahi olsalar, (Allah'a) ortak koşanlar için af dilemek ne peygambere yaraşır ne de inananlara."  (Tevbe 113)

    Buyruğu ile bütün bunlar nesh edilmiştir. Buna göre Müslüman bir kimsenin anne-babası eğer zımmi iseler, Allah’ın burada ona, kendisine emrettiği şekilde onlara karşı davranır. Ancak, küfür üzere öldükten sonra onlara Allah’tan rahmet dileyemez. Çünkü sözü geçen ayet-i kerime ile yalnızca bu nesh edilmiştir. Şöyle de denilmiştir. Bu buyruk, neshe konu olacak bir yer değildir. Çünkü önceden de geçtiği gibi burada söz konusu edilen, hayatta kaldıkları sürece müşrik anne ve babaya dünyada rahmet ile dua etmektir. Yahut da bu ayetin (Tevbe Suresindeki ayetin) umumi ifadesi öbürü ile tahsis edilmiştir. Ve ahiret için rahmet kastedilmemiştir. Özellikle de yüce Allah’ın ;

”Onları esirgeyerek alçak gönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: "Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et" diyerek dua et. " ( İsra 24)

   Buyruğun Sa'd b. Ebi Vakkas hakkında indiği söylenmiştir. Çünkü o İslam'a girdikten sonra annesine kendisini elbisesiz vaziyette güneşte kızmış taşlar üzerine atmıştı. Durum Hz. Sa’da anlatılınca o'da ölürse ölsün” demişti, bunun üzerine bu ayeti kerime inmiştir. (Kurtubi C.10 S.374)

 

   Ayet-i kerime'nin Müslüman olan anne babaya dua etmek hakkında hususi olduğu da söylenmiştir. Doğrusu, önceden de belirttiğimiz gibi ayetin umum ifade ettiğidir. İbn Abbas’da şöyle demektedir: Peygamber (sav) şöyle buyurdu:” kim anne babasını razı ederek akşamı eder ve öylece sabah ederse o, cennette açılmış iki kapısı bulunduğu halde akşamı ve sabahı etmiş olur. Eğer onlardan birini razı etmiş ise bir kapısı bulunur. Kim de anne babasını kızdırarak akşam ve sabahı edecek olursa oda cehennem ateşine giden açık iki kapısı bulunarak akşam ve sabahı eder. Onlardan birisini kızdırmışsa bir kapısı bulunur.“ Bir adam "Ey Allah'ın Resulü anne ve babası ona zulmederse de mi? diye sorunca, Hz.Peygamber şöyle buyurdu:”Anne babası ona zulmetse dahi, anne babası ona zulmetse dahi, anne babası ona zulmetse dahi” diye buyurdu” (Suyuti Eddurrul Mensur 7-268) (Kurtubi  C.10-S. 373-374)

 

   Ana-babaya iyilikte bulunmak, dua etmek, ziyaret etmek noktasındaki emirler, Allah’ın genel bir emridir. Bu ayetin ifadesi ve Rasulullah (sav)’in izahları emrin genel bir emir olduğunu göstermektedir. Ölüye dua ve rahmet dileme ayet ile kesin olarak yasaklanmıştır.

 

Halen yaşamakta olan kafir ana-babaya ait duayı yasaklayan, ziyareti engelleyen yaklaşım ise; buna terstir.

 

İsra 23-24, Lokman 13-14, Bakara 83, ayetlerinin umumi hitabı Müslim veya gayrimüslim ayırmaksızın anne-babaya iyi davranmayı emretmiştir. Hatta nüzul sebebine bakılırsa Sa'd b.Ebi Vakkas'ın müslüman olmayan annesi hakkında indiği rivayet edilir. Ayet ve hadisin umum hitabını hususileştirmek için onu tahsis eden bir delil gerekir. Böyle bir delil yoksa Müslüman anne-baba ziyaret edilir gayrimüslimler edilmez demek hevaya uymak olur.

“Ey o iman edenler; Ne Allah’ın işaretlerine, ne hürmetli aya, ne hediyelik kurbana, ne gerdanlıklara, ne Rablerinden bir Lütuf ve bir hoşnutluk bekleyerek Beyt-i Haram’ı kastedip gelenlere saygısızlık etmeyin. İhramdan çıktığınızda avlanın. Sizi Mescid-İ Haram’dan engellediler diye bir topluluğa karşı duyduğunuz kin sakın sizi saldırganlık yapmanıza sevk edip size suç işletmesin. İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın. Allah’tan korkun cidden Allah pek yaman azaplıdır.“ (Maide 2)

   “Bu ayetin nüzul sebebi: …. İbn Zeyd der ki: “Ayet-i kerime, Rasulullah (sav) henüz Mekke’de iken Mekke’nin Fethi yılı nazil olmuştur. Müşriklerden bir gurup gelip hac ve umre yapmak istediler.   Müslümanlar Ey Allah’ın Resulü dediler, bunlar müşrik kimselerdir. Onlara baskın yapmaksızın onları bırakmayacağız. Bunun üzerine Kuran’dan Beyt-i Haram’ı kastedip gelenlere … buyruğu nazil oldu .

 

   Yine denildiğine göre bu buyruğun iniş sebebi, - El Hutum lakablı Şureyh b. Dubay’a el-Bekri'nin durumudur. Rasulullah (sav) umre yaptığı sırada  Resulullah’ın askerleri onu yakaladı. Bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil oldu. (Kurtubi C.6 S. 26)

 

   Peygamber (sav) kaza umresi için Mekke'ye çıktığında, Yemame'den gelen hacıların telbiyelerini işitince şöyle buyurdu: "İşte bu, el-Hutam ve onun arkadaşlarıdır." Bu sırada da Medine çevresinde otlarken talan ettiği davarlara, gerdanlık takmış ve Mekke'ye hediye olarak sürmüş idi Ashab onu takip etmek üzere yola koyulunca, bu ayet-i kerime nazil oldu. Yani, müşrik olsalar dahi, işaretlendirilmiş olan hayvanlara karşı saygısızlık etmeyin. Bunu İbni Abbas rivayet etmiştir. (Kurtubi C.6 S.27)

    KAFİRİN KENDİ KANAATİNE GÖRE İBADETİ

 

   Denildiğine göre, aralarında ticaret kastı ile gelenler olduğu gibi hac ile buna nail olmasa dahi Allah’ın rızasını arayanları da vardı. Araplar arasında ölümden sonra amellerinin karşılığını göreceğine ve öldükten sonra diriltileceğine inanan kimseler de vardı. Bu gibi kimseler için cehennem de azabın bir çeşit hafifletilmesi uzak bir ihtimal değildir.

 

   İbn Atiye der ki: “ Bu ayet-i kerime, yüce Allah’ın, araplar’ın kalplerini ısındırması ve onlara karşı nazik davranması kabilindedir. Böylelikle ruhları rahatlasın ve insanlar arasına karışabilsinler. Hac mevsimine katılıp Kuran’ı dinlesinler, iman kalplerine girsin ve onlar açısından olması gereken şekliyle (iman etmelerinin zaruretini ortaya koyan) deliller ortaya konulsun. Bu ayet-i kerime Mekke'nin fethi yılı nazil olmuştur. Hicretin 9. yılından sonra, Hz. Ebu Bekir’in  haccedip herkese Berea suresi açıkça okunup ilan edilmesinden sonra nesh olunmuştur.(Kurtubi C.6 S.27-28)

 

  Molla Hüsrev büyük baş hayvanın yedi ortakla kurban olabileceğini anlattıktan sonra şöyle der: Eğer yedi kişinin biri kafir olursa veya o ete ortak olursa sahih olmaz. Çünkü kafir kurbana ehil değildir. Ve böylece ete ortak olma (kast) da kurbete aykırıdır. (Bu fetvaya bakılırsa müşriğin ortak olması ortakları kafir etmiyor ama kurbanı geçersiz kılıyor. Bu fetva aynı zamanda müşriklerin kurbanını kesmek onlarla ibadet paylaşmak anlamına  geldiği için küfür olur diyenlerin görüşünü geçersiz kılar.)

 

   Kitabi olan kafirin boğazlaması mekruhtur. Çünkü udhiyye kurbet (ibadet) tir. Kitabi ise kurbetin ehli değildir. Eğer kitabiye emredip de kitabi onun emri ile boğazlarsa caiz dir çünkü kitabi boğazlama ehlindendir. Kurbet onun inabetiyle (yani kendi yerine geçirmesiyle) ve niyetiyle hasıl olur. Fakat Mecusi, kitabinin aksinedir. Çünkü Mecusi boğazlama ehli değildir. (Molla Hüsrev Gurer ve Dürer C.1 S.420)

 

  Şirk düzeninin bayramlarına katılmak, onların bu bayramlarını tebrik etmek insanı İslam dan uzaklaştıran bir küfürdür.

 

 Müslüman'a has olan ve Allah’ın öğrettiği şekilde yaptığımız bir bayramı ve bu bayramın gereklerini bizler gibi yapmaya çalışan müşrik kimselerin, İslam’ı tebliğe bir fırsattır, bu fırsatın devamını sağlamak amacı ile ziyaret edilmesinde, bu ziyareti müşrikler, bayramlaşma zannetseler bile din açısından herhangi bir engelleyici emir yoktur. Din’in buna engel bir emrini bilen ortaya koysun.

 

   CİHAT İBADETİNE İMAMIN İZNİ İLE KATILAN KAFİRLERİN GANİMETTEN PAY ALMASI:

 

  Kafir, imamın izniyle savaşa katılıp çarpışacak olursa, bizim mezhebimize göre (Maliki) ona pay vermek hususunda üç farklı görüş vardır: Bir görüşe göre ona pay verilir, bir diğer görüşe göre pay verilmez Malik ve ibnul Kasım bu görüştedir İbn’i Hatip’de ayrıca, kafirlerin hiçbir payı yoktur ilavesinde bulunur. Üçüncü görüşüne gelince suhnun’un görüşü, Duruma göre hükümler arasında fark gözetir Eğer Müslümanlar kafirin yardımına muhtaç değilseler kafire pay verilmez şayet onun yardımına ihtiyaç duyacaklarsa, ona pay verilir. Çarpışmayacak olursa herhangi bir şey de hak etmez. Hürlerle birlikte kölelerin durumu da böyledir.

 

   Es-sevri ile Evzai derler ki: “ Zimmet ehlinin yardımı alınacak olursa onlara da pay verilir. “ Ebu Hanife ve arkadaşları ise : “ Onlara pay verilmez, onlara az bir şeyler (Radh) verilir. “derler. İmam Şafii :"Müşrikler, Müslümanlarla birlikte savaşacak olursa, onlara az bir şey Radh verilir. (Kurtubi c. 8 s. 55-56 )

 

   Malikin rivayet ettiği hadise göre Safvan kafir olduğu halde Rasulullah (sav) ile birlikte gazaya çıkmış ve o, Huneyn ve Taif’de hazır bulunmuştu.   Malik derki:” Ancak bu , (Safvan’ın gazaya çıkışı) Rasulullah (sav) emri ile olmamıştı. Ben  hizmetçi yada deniz tayfası olmaları müstesna Müşriklere karşı müşriklerin yardımının  alınabileceği görüşünde değilim.“

 

Ebu Hanife, Şafii, Es-Sevri ve el-Evzai de derler ki: "Eğer galip gelen İslam'ın hükmü ise bunda bir mahzur yoktur, üstün gelen şirkin hükmü ise  onların yardımını olmak mekruhtur (Kurtubi C.8 S.170)

 

  Acaba müşriklerin kurbanını Müslüman kestiği zaman İslam'ın hükmü mü galip geliyor, şirkin hükmü mü? Kurban İslam hükmü, kesen de Müslüman olduğuna göre!…


Ebu Muhammed

 
   
 
   
Bugün 3 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı.Allah arttırsın.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol