teblici
 
  Ana Sayfa
  İletişim
  Fatiha suresinin tefsiri
  Küfür olan davraniş ve sözler
  Küfür sistemi bayramlari
  Temyiz etrafındaki şüpheler
  Forum
  Tekfirde ölçülü olmak
  VAAZ
  Kütüphane
  Tekfircilere Cevap
  Temyiz ve Yusuf kıssası
Forum
=> Daha kayıt olmadın mı?

Forum - Akaid dersleri 13

Burdasın:
Forum => AKİDE => Akaid dersleri 13

<-Geri

 1 

Devam->


ebu muhammed
(şimdiye kadar 27 posta)
09.12.2010 23:11 (UTC)[alıntı yap]
II. Müslüman Sayılmayan Hariciler:

Genellikle Hariciye mezhepleri, dini anlama bakımından aşırı gitme ve kuru taassuba saplanma temeli üzerine kurulmuştur. Böylece Haricîler, hayır işlemek isterken sapıklı-ğa düşmüşler, hem kendilerini hem de çevrelerinde bulunanları yıpratmışlardır. Hakiki müminler, bu fırkanın sapık olduğuna hüküm vermişlerse de kâfir olduğuna hiçbir za-man hüküm vermemişlerdir. Bu cümleden olmak üzere Hz. Ali (R.A.)'nin de taraftarla-rına, kendisinden sonra Haricilerle savaşmamalarını vasiyet ettiği rivayet edilir.
Çünkü hakkı araştırırken hataya düşen, bâtılı ararken sapıklığa düşen gibi değildir. Hz. Ali (R.A.) Haricileri, «Hakkı ararken yollarını şaşıranlar kabul ederdi.
Ne var ki, Haricilerin aşırılıkları sebebiyle, içlerinden, İslâm'la hiç alâkası olmayan, Allah Tealâ'nm gönderdiği Kitab'a ve Resulullah'dan nakledilen haberlere tamamen ters düşen yollardan giden guruplar çıkmıştır.
«el-Fark-u Beyn el-Fırak» adlı eserde, îslâm dışı prensiplere saplanan iki Haricî fırkası zikredilmiştir.

a) Yezidiye:

Bunlar «Yezid b. Enîse el-Harici» ye tâbi olanlardır. Yezid, önce İbadiye fırkasındandı, daha sonra, Allah Tealâ'nın, Parslardan bir peygamber göndereceğini ve o peygambere, Hz. Muhammed'in şeriatinin hükmünü ortadan kaldiracak bir kitap ineceğini iddia et-meye başladı.

b) Meymuniye:

Bunlar, «Meymun el-Acredi» ye tâbi olanlardır. Meymun'u daha önce, din hususunda, Allah Tealâ'nın verdiği şeylerde iradesi meselesinde anlatmıştık.
Bu adam, kişinin, evlatlarının kızlarıyla ve kız ve erkek kardeşlerinin çocuklarının kızla-rıyla evlenmesinin helâl olduğunu kabul etmiştir. Buna delil olarak, Kur'an-ı Kerîm'in, bu sayılanları «Evlenilmeleri haram olanlar» içinde zikretmemesini göstermiştir.
Meymuniye fırkasına mensup olanların, Kur'an-ı Kerîm'deki «Yusuf» suresini inkâr ettikleri, Kur'an'dan saymadıkları rivayet edilir. Bunlara göre «Yusuf» suresi bir aşk hikâyesidir.
İşte bu sebeple bu firkayi müslüman saymak mümkün değildir.

Basit Ve Sathî Görüşleri
Hâriciler Gerçekten onların akideleri, basit ve sade akıl ve fikirlerinin mahsulüdür. İnançlarında sathî görüşleri, Kureyş'e ve bütün Mudar kabilelerine düşmanlık kendini göstermektedir.

a- Birinci görüşleri ki bu, onların en doğru ve sağlam görüşleridir Halîfenin bütün müslümanların hür ve serbest seçimiyle o makama getirilmesidir. Bu seçim bir fırkaya veya bir topluluğa mahsus değildir. Adaleti icra ettikçe, dîne uydukça, hatadan ve sapık-lıktan uzak kaldıkça Halîfe sayılır. Eğer doğru yoldan saparsa azli ve katli lâzım gelir.

b- Onlarn görüşlerine göre Halifelik, Arap kabilelerinden, soylarından hiçbir aileye mahsus değildir. Başkalarının dediği gibi Hilâfet yalnız Kureyş’in hakki değildir. Bu ancak Arablara mahsus olup Arap olmayanlar o haktan mahrum edilemez. Müslümanlar hepsi bu hususta müsavidir. Ali'nin ve Ehl-i Bevtin çoğunun imamlarına ta'n ile dil uzatmaları, bütün bunlar Müslümanların onlardan yüz çevirmelerine sebep oldu.

c- Burada şunu da kaydedelim ki. Hâricilerin Necdât Kolu halkın bir halife seçmesine bile lüzum görmezler. Müslümanlara lâzım olan aralarında adalete riayet etmeleridir. Eğer bu cihet onları hakka riayete sevkeden bir imam olmaksızın tamam olmazsa, o zaman bir imam seçerler. Halife seçimi şer'an vâcib değildir.
d- Hâriciler günah işleyenleri kâfir sayarlar ve bu işte bilerek, kötü maksatla günah işlemekle hataya düşmek arasında hiçbir fark gözetmezler. Bunun içindir ki, hakem tâyin ettiğinden dolayi Hz. Ali'yi tekfir ederler.
Nehc'el-Belâğa Şârihi İbn-i Ebî Hadid, günah işleyenleri kâfir saymaları hususunda onların tuttukları delilleri getirerek, onları birer birer reddedip çürütmüştür. Nasıl red-dettiği bizim için o kadar mühim değildir. Bizim için burada mühim olan şey; onların nokta-i nazarlarını, nasıl düşündüklerini gösterme bakımından onların delillerini bu vasıta ile ögrenmiş olmaktır. Bu delillerden onların düşüncelerinin ne kadar sathî oldu-ğunu bahislerinde hiç derinleşmediklerini,mevzuyu etrafıyle kavrayamadıklarını açıkça görüyoruz. .
Bu delillerden bâzısına göz atalım: «Mekke'ye gitmeye yolculuğa takati olan kimselere, Beyt-i Şerifi ziyaret ile Hacca gitmeleri farzdır. Her kim küfr ederse, Allah-u Teâlâ âlemlerden müstağnidir.»
Ayet; Haccı terk edeni kâfir sayıyor. Haccı terk etmek büyük günahtır. Öyle ise Hârici-lere göre büyük günah işleyen her kimse kâfir olur. Diğer delilleri:
«Kim ki Allah'ın inzal ettiğiyle hükmetmezse, onlar kâfirlerden olur.»
Her günah işleyen kimse, onlarca, Allah'ın inzal ettiğiyle amel etmiyor demektir ve kâfir olur. Diğer delilleri :
«O gün bâzı yüzler beyazdır, bâzı yüzlerse kapkara olur. Yüzleri kara olanlara denir :Siz îmandan sonra küfür edersiniz ha, küfür ettiğinizden dolayı şimdi azabı tadın bakalım.»
Fâsık olan kimse, yüzü beyaz olanlardan olamaz. Öyle ise, o yüzü kara olanlardan olma-sı lâzım gelir. Yüzü kara olanlar ise kâfirdir.
«O gün bâzı yüzler parlar, güler, sevinir; bir takım yüzler de tozlu topraklı, karanlık onu sarar, işte bunlar kâfirler ve fâcirler-dir» (Abese: 38-42)
Fâsıkın yüzü kir pas içindedir, onun kâfirlerden olacağı muhakkaktır. «Zalimler Allah'ın Âyetlerini inkâr ederler.» Zalimler münkirdir. İnkâr ise kâfirlerin sıfatıdır.
Bu delillerin hepsi naslara sathî bakışın mahsûlüdür.Âyetlerin maksadını anlayamamış-lar, esrarını kavrayamamışlardır. Hz. Ali kendi zamanındaki Hâricilerle münakaşa ya-par, kesin delillerle onları sustururdu. O sözlerden bâzıları şunlardır: Haydi inatla benim hata ettiğimi ve dalâlete düştüğümü iddia ediyorsunuz, fakat neden benim dalâletim yüzünden bütün Muhammed Ümmetini ve Âl-i Beyti dalâlette sayıyorsunuz. Niçin be-nim hatamla onları muahaze ediyor,, benim günahımla onları nasıl olup da kâfir sayı-yorsunuz. Kılıçlarınız omuzlarınızda, onları yara olan yere de, yara olmayan yere de hemen vuruyorsunuz. Günah işleyeni, günâh işlemiyenle karıştırıyorsunuz. Siz de bilir-siniz ki, Hz. Peygamber evli olduğu halde zina yapanı recm etti, sonra onun cenaze namazını kıldı, sonra ehlini onun malına mirasçı yaptı. Katili kısasen öldürdü, hırsızın elini kesti, evli değilken zina yapana had vurdurdu, sonra onlara diğer Müslümanlarla beraber ganimet malından hisse verdi, Müslüman kadınlarıyle onları evlendirdi. Hz. Peygamber onları bu günahlarından dolayi cezalandırdı, onlar hakkında emir olunanı yerine getirdi. Fakat onları îslâm toplulugundan dışarı saymadı. İslâmın onlara verdiği hisselerini menetmedi. Onların isimlerini Müslümanlar listesinden çıkarmadı.»
Bu sözler o inatçıları susturacak mahiyettedir. Bunların etrafında gürültü kaldıramazlar. Hz. Ali onlara karşı kitaptan değil de, bizzat Hz. Peygamberin işlediği fiillerden delil getirdi. Çünkü fiil tevil taşımaz. Başka türlü anlaşilmağa tahammülü yoktur. Onların sathî görüşlerine meydan vermez. Onların ancak bir tarafı gören bakışları, ibarelerin bütününü anlamaktan uzaktır. Sözleri yanlış ve noksan anlıyorlar. Onun için Hz. Ali onlara amelî deliller' gösterdi, onların yanlış anlayışa giden tevîl yollarını kapadı. Onla-rın bozuk ve fâsık görüşlerini reddetti.



Bütün konular: 31
Bütün postalar: 34
Bütün kullanıcılar: 34
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
 
   
 
   
Bugün 45 ziyaretçi (67 klik) kişi burdaydı.Allah arttırsın.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol