ebu muhammed (şimdiye kadar 27 posta) | | B) İsmailiyye:
îsmailiyye, İmamiyenin bir koludur. Bu fırka, çeşitli îslâm ülkelerine yayılmıştır. Bir kısmı Afrika'nın güneyinde ve orta kısmında, diğer bir kısmı Şam'da, çoğunluğu ise Hindistan ve Pakistan'da bulunmaktadır.
İsmaililer, Mısır ve Şam'a hükmeden «Fatimiler» ve çeşitli İslâm ülkelerine hakim olan «Karamito» devletlerini kurmuşlardır.
Bu mezhep, İsmail b. Cafer es-Sadık'a nisbet edilir. Bu mezhebe mensup olanlar, imam-ların sıralanması meselesinde Cafer-i Sâdık'a kadar, İsnaaşeriyye taifesiyle ittifak halin-dedirler. İsnaaşeriyyeler, imamlığın, Cafer-i Sadık'tan sonra Cafer'in oglu Musa Kâzım'a geçtiğine inanırlarken, İsmailiyye gurubu, Cafer-i Sâdık'ın diğer oğlu İsmail'e geçtiğini ileri sürerler. Ismailiyye mezhebine mensup olanlar, İsmail'in imam olduğunun babası Cafer-i Sâdik'ın nassı ile (sözü ile) sabit olduğunu, ancak İsmail'in, babasından önce Öldüğünü ileri sürerler.
İsmail'in, babası Cafer-i Sadık'tan önce ölmesine rağmen, İsmailiyye mezhebinde olan-lar, Cafer'den sonra oğlu İsmail'in, imam olacağına dair, Cafer'in sözünü geçerli sayar-lar. Çünkü bunlara göre, imamın söylemiş olduğu bir nassı geçerli saymak, onu geçersiz saymaktan daha evladır. Bu görüe şaşılmamalıdır. Zira, İmamiler, imamlarının sözlerini, 'şeriatin naslarına denk tutarlar. Onlarla amel edilmesinin vacip olduğunu ve o sözlerin ihmal edilmesinin caiz olmadığını iddia ederler.
îsmaililere göre imamlık, Cafer'in oğlu İsmail'den sonra, İsmail'in oğlu Muhammed Mektum'a geçmiştir. Muhammed Mektum «Gizlenen imamlar» mânâsına gelen «Mektum imamların» birincisidir. Çünkü îsmaililer, imamın gizli olabileceğini, buna rağmen ona itaatin gerekliliğini savunurlar. Bunlara göre imamın gizli oluşu, imam oluşuna engel teşkil etmez.
İsmaililere göre, imamlık, Muhammed Mektum'dan sonra oğlu Cafer-i Musaddık'a, ondan sonra Musaddık'ın oğlu Muhammed el-Habib'e, ondan sonra Kuzey Afrika'da ortaya çıkan ve Fas ülkesine kral olan Habib oğlu Abdullah el-Mehdi'ye, ondan sonra da Mısırda Fatimi devletini kuran diğer imamlara geçmiştir.
Diger Şii mezhepleri gibi bu mezhep de Irak'ta ortaya çıkmış ve diğer mezhep mensup-larının gördükleri işkencelere bunlar da ugramışlardır. İşkence ve baskılar neticesinde bu mezhebe mensup olanlar. Iran'a, Horasan'a ve onların komşuları Hindistan'a, Türkis-tan'a kaçmışlar, mezheplerine eski Fars inançları ve Hint görüşleri karışmıs, neticede hak yoldan sapmışlar, heva ve heveslerine uymuşlardır. İşte bu sebeple, îsmailiyye adını birçok fırkalar taşımaktadır. Bazıları İslâm'ın dışına çıkmamışken diğerleri, İslâm'ın değişmez hükümleriyle çelişen bir kısım düşünce ve inançları benimseyerek İslâm çer-çevesinin dışına çıkmışlardır.
Bu mezhepten olanlar, Hindistan'da bulunan Brahmanizm düşüncesinde olanlarla, Pythagoras felsefesini benimseyen îşrakiyyunla, Budizm inancında olanlarla ve Keldani ve Farsda bulunan inanç ve manevî düşüncelerle, temas kurmuş, haşır neşir olmuşlardır.
bu mezhep mensuplarından bir kısmı, bu hurafelerin tümünü kabullenmiş ve aşırı dav-ranmışlardır. Aşırı davranmaları ölçüsünde de îslamdan uzaklaşmışlardır.
İsmailiyye mezhebine mensup olanlara «Batiniler» de denir. Böyle adlandırılmalarının sebeplerinden biri, bunların, inançlarını insanlardan gizlemeleridir. Gizlemelerinin se-bebi ise önceleri zulüm ve işkenceye uğramaları idi. Daha sonra ise, inançlarını gizle-mek, onların bazı guruplarında psikolojik bir hastalık durumuna geldi. Bunlardan bir kısmına da «Hassasîn» denir. Bunlarin davranışları ve içyüzleri, Haçli seferlerinin ve Tatarların savaşları sırasında ortaya çıkmıştır. Bunların bir kısmı İslâm'a ve Müslüman-lara bir belâ kaynagı olmuştur.
Bunların «Batiniler» diye adlandırılma sebeplerinden biri de bunların, birçok zaman «îmam gizlidir» diye iddiada bulunmalarıdır. Bunlara göre Fas topraklarında kurulup daha sonra Mısır'a geçen devletleri ortaya çıkıncaya kadar imamları gizli olarak devam .etmiştir.
Yine bunların «Batiniler» diye adlandırılış sebeplerinden biri de «Şeriatin bir zahiri vardır bir de batını, insanlar, onun ancak zahirini bilebilirler, batınını ise ancak imam bilir. Hatta imam, şeriatın batınının batınını bilir.» demeleridir. Bunlar, bu düşünceden hareket ederek, Kur'an-ı Kerîm'i çok uzak ihtimallerle te'vil ettiler. Hatta bazıları bir kısım arapç kelimeleri acaip şekillerde te'vil ettiler. Bu te'villerini ve imamda var oldu-ğunu kabul ettikleri sırları «Bati ni ilim» diye adlandırdılar. «Zahiri ilim» «Batinî ilim» meselesinde İsniaşeriyye taifesi de bunlara katılmaktadır. Bir kısım tasavvufçu lar da «Zahirî ilim» «Batinî ilim» meselesini bunlardan almışlardır
Kısaca, îsmailiyye mezhebinde olanlar, görüşlerinin çoğunu gizlerler, ancak müsait zamanlarda onların bir kısmnı açıklarlar. Onlar, doğuda ve batıda nüfuzu yaygın olan bir devletleri bulunduğu zamanda bile inançlarının tümünü ortaya koymamışlardır. îsmailîlerin mutedil olanlarınn benimsedikleri görüs,şler şu üç temel üzerine kurulmuş-tur. îsniaşeriyyeler de bu fikirlerin çoğuna aynen katılırlar.
1) İlâhî feyiz: Bu, 'Allah'ın, imamlara lütfettiği bir bilgidir. 'Allah Tealâ, imamları, imamlıkları icabı derece ve ilim yönünden, insanlardan üstün kılmıştır, imamlarda, baş-kalarında olmayan ilimler vardır. Onlara, diğer insanların idrak edemedikleri şer'î ilimler verilmiştir.
2) İmamın açik ve tanınan bir kişi olması gerekli değildir. Bilâkis imam, gizli ve tanın-mayan biri de olabilir. Buna rağmen ona itaat edilmesi vaciptir. O, insanlara doğru yolu gösteren mehdidir. O, geçen nesillerde ortaya çıkmamışsa da birgün mutlaka ortaya çıkacak, kıyamet kopmadan önce, zulüm ve haksızlıkla dolan yeryüzünü adaletle doldu-racaktır.
3) İmamlar, hiçbir kimsenin önünde sorumlu değildir. îmam ne yaparsa yapsın, hiçbir kimse onu hatalı görmez. Bilâkis, herkesin, ona inanması vaciptir. Onun yaptiğı herşey hayırdır. Ondan, şer sudur etmez. Çünkü imamda hiçbir kimseye verilmeyen bir ilim vardır.
îşte bu sebeple İsmailîler, imamların masum olduğuna inanırlar. Buradaki masumluğu, bizim anladığımız şekliyle «Hata işlemezler» mânâsına almamışlardır. Onlara göre imamın masumluğu şu mânâ dadır: Bizim hata sandığımız şeyleri diğer insanların yap-ması caiz olmadığı halde imamlar yapabilir. Çünkü onlarda, yollarını aydınlatan ilim vardr.
|