teblici
 
  Ana Sayfa
  İletişim
  Fatiha suresinin tefsiri
  Küfür olan davraniş ve sözler
  Küfür sistemi bayramlari
  Temyiz etrafındaki şüpheler
  Forum
  Tekfirde ölçülü olmak
  VAAZ
  Kütüphane
  Tekfircilere Cevap
  Temyiz ve Yusuf kıssası
Forum
=> Daha kayıt olmadın mı?

Forum - Akaid dersleri 4

Burdasın:
Forum => AKİDE => Akaid dersleri 4

<-Geri

 1 

Devam->


ebu muhammed
(şimdiye kadar 27 posta)
30.11.2010 08:26 (UTC)[alıntı yap]
3) Keysaniyye:

Bunlar, Muhtar b. Ebî Ubeyd b. Mes'ud es-Sakafi adlı kişiye tâbi olanlardır. Muhtar, önceleri Haricî mezhebine tâbi idi, daha sonra Hz. Ali'ye yardım eden şiilerden oldu. Keysaniyye, Keysan adlı bir kişinin adını taşımaktadır, Keysan'ın, yukarıda adı geçen Muhtar adli şahıs olduğu söylenilmiştir. Diğer bir görüş ise Keysan'ın Hz. Ali (R.A.)'ın kölesi veya oğlu Muhammed b. Hanefiye'nin talebesi olduğunu söylemiştir.
Hz. Ali'nin oğlu Hüseyin tarafından Akil'in oğlu Müslim Kûfe'ye gönderildiği zaman Muhtar da Irak halkının durumunu tesbit edip Resulûllah'ın kızının oğlu Hz. Hüseyin'e ne ölçüde yardım edebileceklerini anlamak için Kûfe'ye gelmişti.
Küfe valisi Ubeydullah b. Ziyad, Muhtar'ın oraya geldiğini duyunca onu tutuklayıp zindana attı ve dövdü. Muhtar şehitlerin efendisi Hüseyin (R.A.)'in şehid edilişine kadar hapishanede kaldı. Kız kardeşinin kocası Abdullah b. Ömer, Ubeydullah b. Ziyad'dan: Muhtar'ın serbest bırakılıp Kûfe'den çıkarılmasını rica etti. Bunun üzerine Muhtar Hi-caz'a gitti. Giderken şunları söylediği rivayet edilir:
«Müslümanların efendisi ve peygamberlerin efendisinin torunu, zulmen katledilen şehid Hüseyin b. Ali'nin kanına kan istemekte devam edeceğim. Rabbime yemin olsun ki, onun öldürülmesine karşılık olarak Hz. Zekeriyya'nm oğlu Hz. Yahya'nın kanına girme-leri dolayısıyle öldürülenlerin sayısı kadar kişi öldüreceğim.»
Sonra Muhtar, îbn-i Zübeyr'e taraftar oldu. Ibn-i Zübeyr Hicaz'ı ve çevresinde bulunan İslâm topraklarını ele geçirmeye hazırlanıyordu. Muhtar, Ibn-i Zübeyr basariya ulastigi takdirde kendisini vali ta¬yin etmesi sartiyla ona beyat etti. Muhtar, Ibn-i Zübeyr ile beraber Şamlılara karşı savastı. Yezid ölüp, müslümanlar parçalanınca Muhtar Kûfe'ye döndü. Bu gelişinde Kûfe'ye Hz. Hüseyin'in kardeşi ve kanının velisi Muhammed b. Hanefiyye tarafından Kûfe'ye gönderildiğini, Muhammed b. Hanefi'nin şehid Hüseyin'i öldürenlerden intikam alması için kendisini vazifelendirdiğini iddia etti. Muhammed b. Hanefi'yi «Vekil Mehdi» diye adlandırdı ve halka şunları söyledi:
«Süphesiz ki beni vekil Mehdi gönderdi. Beni sizlere vekil ve vezir olarak gönderdi. Benden, imansızları öldürmemi ve ehl-i beytinin kanini istememi ve zayıfları savunma-mı istedi.» Muhtar, Hz. Hüseyin'in kanının velisi olması ve insanlar arasında büyük bir mevkii bulunması hasebiyle Muhammed b. Hanefi'nin namına durmadan insanları davet etti. İnsanlar, Muhammed b. Hanefî'yi çok seviyorlar, ilmini ve faziletini takdir ediyor-lardı. Gerçekten Muhammed b. Hanefî, geniş bilgiye sahip, derin bir âlimdi. Büyük bir mütefekkir idi. işlerin sonucunu iyi kestirirdi. Babası, emirel müminin Hz. Ali, kendisi-ne savas sanatını ögretmişti.
Muhtar, durmadan bu büyük zat adına insanları davet ediyor ve bir takım gerçek dışı efsaneler yayıyordu. Neticede İbnül Hanefiye'ye, Muhtar'ın evham ve yalanları ulaşıp, onun kötü niyetli olduğunu anlayinca, Muhtar'dan beri oldugunu halk huzurunda ilân etti, îbnül Hanefiye'nin bu açıklamasına rağmen, Hz. Hüseyin'in intikamının alınmasını şiddetle arzulayan bir kısım Alevîler yine de Muhtar'a tâbi olmuşlardır.
Muhtar, kâhinler gibi tesirli konuşmalar yaparak gelecekten haber verdiğini iddia ederdi. Bu konuşmalarından şu örneği görelim :
«Dikkat edin! Denizlerin, hurma agaçlarının ve bütün agaçların, çorak çöllerin ve ma-sum meleklerin rabbine yemin ederim ki her azgını, delip geçen oklarla ve parçalayan kılıçlarla öldüreceğim. Dinin direğini dikip, müslümanların dağınıklıklarını giderip, müminlerin gönlünü hoşnut edince artik benim için dünya önem taşımayacak, kapımı çalan ölüm, umurumda olmayacaktır.»
Muhtar, Hz. Hüseyin'i öldürenlere ve Alevilere düşman olanlara karşı yoğun bir savaşa girdi, bunlardan çok kişi öldürdü. Hz. Hüseyin'in, katline karıştığını bildiği herkesi öl-dürdü.
Muhtar'ın bu tutumu, onu insanlara sevdirdi. Özellikle Şiiler Muhtar'ın çevresinde top-landılar, onunla birlikte savaştılar, nihayet Abdullah b. Zübeyr'in vazifelendirdiği karde-şi Mus'ab b. Zübeyr, Muhtar'ı öldürdü.
Keysaniyye'nin kısaca temel prensipleri:

a) Keysaniyye inancı, Sebeîler gibi ehl-i beytten gelen imamları ilahlaştırma temeli üzerine kurulu olmayıp, imamı mukaddes bir lahıs sayma, ona son derece itaat etme, ilmine kayıtsız-şartsız güvenme esasları üzerine kuruludur. Keysanîler, imamın hata işlemeyeceğine inanırlar. Çünkü onlara göre imam, ilâhi ilmin bir sembolüdür.

b) Sebeîler gibi Keysanîler de imamın tekrar döneceğine inanırlar. Bunlara göre döne-cek olan imam, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'den sonra gelen Muhammed b. Hanefiyye'dir. İçlerinden bir kısmı Muhammed b. Hanefiyye'nin öldüğüne, tekrar dirilip geri döneceğine inanırken, çoğunluğu teşkil eden diğer bir kısmı ise, onun ölmediğine «Ridvâ» dağında, yanında bal ve su olduğu halde yaşadığına inanırlar.

c) Keysanîler, «Bedâ».diye adlandırılan, sonradan meseleyi kavrayıp, ona göre görüs değiştirme prensibine inanıırlar. Bu prensibe göre Allah Teâlâ, bilgisinin değişmesi neticesinde istediği şeyi değiştirir. Bir Şeyi evvelâ emreder, sonra o şey hakkındaki bilgisi değiştiği için birinci emrinin aksini emreder. Bu hususta Şehristanî şöyle der: «Muhtar «Bedâ» prensibini seçti. Çünkü o meydana gelen hadiseleri, ya kendine gelen bir vahiy veya imamı tarafından gönderilen bir mektup yoluyla bildiğini iddia ederdi. Arkadaşlarına, bir şeyin olacağını veya bir hadisenin meydana, geleceğini haber vrrirdi. Eğer olay, haber verdiği.gibi cereyan ederse bunu iddialarına delil gösterirdi. Şayet olaylar haber verdiği gibi çıkmazsa «Rabbimizin görüşü değiştiği için hadiseyi değiştir-di» derdi.
Şüphesiz ki bu görüş, apaçık bir sapıklıktır, ve küfürdür.

d) Keysanîler, ruhların ölenlerden ayrılıp yeni doğan canlılara girmesi anlamına gelen «Ruhların tenasühü» görüşüne inanırlar.
Aslında bu görüs, Hint felsefesinden alınmıştır. Bu iddiayi onlar ileri sürmüşlerdir. Hint felsefecileri, ruhun üstün bir hayvandan çıkıp, âdi bir hayvana girmesiyle azap gördüğü-nü, âdi bir hayvandan çıkıp yüksek bir hayvana girmesiyle de mükâfatlandırıldığnı ileri sürmüşlerdir.
Keysaniler, Hint asıllı olan bu felsefenin hepsini almamışlar, sadece imamlara ait bazı meseleleri almışlardır.

e) Keysaniler şöyle derler: «Her şeyin bir zahiri bir de bâtını vardır. Her şahsın bir ruhu vardır. İndirilen her âyetin bir te'vili vardır. Bu dünyada temsili olarak mevcut olan herşeyin bir hakikati vardır. Bu âlemde bulunan hikmet ve sırlar bir insan şahsında top-lanmıştır. Bu hikmet ve sırları Hz. Ali, oğlu Muhammed b. Hanefiyye'ye tahsis etmiştir. Bu ilimler kimde toplanırsa gerçek imam işte O'dur..



Bütün konular: 31
Bütün postalar: 34
Bütün kullanıcılar: 34
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
 
   
 
   
Bugün 7 ziyaretçi (11 klik) kişi burdaydı.Allah arttırsın.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol