teblici
 
  Ana Sayfa
  İletişim
  Fatiha suresinin tefsiri
  Küfür olan davraniş ve sözler
  Küfür sistemi bayramlari
  Temyiz etrafındaki şüpheler
  Forum
  Tekfirde ölçülü olmak
  VAAZ
  Kütüphane
  Tekfircilere Cevap
  Temyiz ve Yusuf kıssası
Forum
=> Daha kayıt olmadın mı?

Forum - Akaid dersleri 3

Burdasın:
Forum => AKİDE => Akaid dersleri 3

<-Geri

 1 

Devam->


ebu muhammed
(şimdiye kadar 27 posta)
28.11.2010 09:48 (UTC)[alıntı yap]
1. ŞİÎLiK
A) Kisaca Izahi:
Şiilik, îslâm siyasî mezheplerinin en eskisidir. Şiilerin ve mezheplerinin Hz. Osman (RA)'in son dönemlerinde ortaya çıktı, Hz. Ali (R.A.) döneminde ise gelişip yayıldı.
Hz. Ali (R.A.) insanlarla oturup kalktıkça insanlar onun hayranı oluyorlar, kabiliyetini, ilmini ve dindarlığını son derece beğeniyorlard. Aşırı uçlar, insanların bu duygularını istismar edip, kendi görüşlerini yaymaya basladılar.
Emevîler döneminde Hz. Ali (R.A'.)'nin çocuklarına karşı yapılan zulüm ve işkenceler çoğalıp had safhaya varınca, Resulûllah'ın soyundan olan bu insanlara karşı sevgi hisleri gittikçe arttı, insanlar bunlara, zulüm neticesinde şehid olanlar nazariyla bakmaya başla-dı. Bu yolla Siî mezhebinin çerçevesi gitgide genişledi ve mezhebin mensupları çoğaldı.
Bu mezhebin temel prensipleri îbn-i Haldun'un, «Mukaddime» adlı eserinde zikrettiği şu esaslardan ibarettir:
«Hilafet meselesi, ümmetin görüşüne başvurulan umumî meselelerden değildir. Halife olacak kişi de ümmetin tayini ile başa gelecek birisi degildir. Hilafet, dinin temel pren-sibi ve İslâm'ın bir esasıdır. Herhangi bir peygamberin bundan gafil olması, onu ihmal etmesi ve bunu ümmete bırakması asla caiz değildir. Bilakis peygamberlerin, ümmete imam tayin etmesi onun üzerine bir görevdir. İmamın da, büyük küçük bütün günahlar-dan beri olması gerekir.»
Bütün şiîler Ali b. Ebi Talib (R.A)'in, Peygamber Efendimiz (S. A.V.) tarafından seçilmis bir Halife olduğu ve onun, ashab_i kiram (R.A.)'in en efdali olduğu hakkında ittifak etmişlerdir.
Şiiler, sahabe-i kiram içinde de Hz. Ali'yi bütün sahabeden üstün sayanların bulunduğu-nu ileri sürmektedirler. İlimli bir Siî olan îbn-i Ebil Hadid, Hz. Ali'yi bütün sahabeden üstün sayan sahabîler olarak şunları zikretmiştir.
Âmmar. b. Yasir, Mikdad b. Esved, Ebu Zer el-Gıfari, Selman el-Farisî, Cabir b. Abdul-lah, Ubey b. Kâ'b, Huzeyfe, Bureyde, Ebu Eyyûb el-Ensarî, Sehl b. Hanif, Osman b. Hanîf, Ebu el-Heysem ,b. et-Teyhan, Ebu et-Tifl Âmir b. Vâile, Abbas b. Abdülmuttalip ve oğulları ve bütün Haşimoğulları.
Ibn-i Ebil Hadid söyle devam ediyor: «Zübeyr b. Avam da önceleri bu görüşteydi. Daha sonra bu görüşünden döndü.» Ibn-i Ebil Hadid, Benî Ümeyye'den bazılarının da aynı görüşte olduklarını Sa'd b. el-As'm bunlardan biri olduğunu sölyer.
Bütün şiiler aynı görüşte değildirler. İçlerinde Hz. Ali ve oğullarını takdir hususunda çk aşırı gidenler bulunduğu gibi, itidalli davrananlar da bulunmaktadır. Mutedil şiîler, Hz. Ali'yi, bütün sahabe-i kiramdan üstün sayma, herhangi bir kimseyi kâfirlikle itham et-meme ve Hz. Ali'yi beşeriyet üstü bir varlık kabul etmeme yolunu tutmuşlardır. Mutedil şiilerden olan Ibn-i Ebil Hadid söyle der:
«Bu meselede, düsüncelerine katildigimiz arkadaslarimiz kurtu¬lusa eren kimselerdir. Çünkü onlar, orta yolu tutmuşlardır. Hz. Ali'nin, âhirette varlıkların en efdali, cennette en üstün derecelisi, dünyada da varlıkların en üstünü, en çok özellikleri, meziyetleri ve kahramanlıkları bulunanıdır. Ona her düşmanlık eden veya buğzeden Allah Tealâ'nın düşmanıdır. Kâfir ve münafıklarla beraber, ebedi olarak cehennemde kalacaktır. Ancak tevbe ettiği, Hz. Ali'yi sevdiği ve onu dost edindiği tesbit edilen kişi müstesnadır. Hz. Ali'den önce Halife olan faziletli muhacirlere gelince, degil, onlarla kılıçla savaşması veya kendisine biata davet etmesi Hz. Ali onlarin Halifeliğini reddetse, onlara kızsa, yaptıklarını hoş görmeseydi dahi onların helak olduklarını rahatlıkla söylerdik. Bunlara Resulullah (S.A.V.) gazap etmis gibidir. Çünkü Resulullah onun hakkında şöyle buyur-muştur: «Sana karşı savaşmak, bana karşı savasmaktır. Seninle barışmak, benimle ba-rışmaktır.»
Diğer bir hadis-i şerifte ise : «Allahım sen ona dost olana dost ol düşman olana da düş-man ol.» buyurmuştur. Bir başka hadis-i şerifte de: «Seni ancak mümin bir kişi sever ve sana ancak münafık bir kimse buğzeder.» buyurmuştur. Fakat bizler, Hz, Ali'nin, kendi-sinden önce Halife olanların hilafetine razı olduğunu, onların peşinde namaz kıldığını, onlarla hısım olduğunu ve onların yemeklerini yediğini görürüz. Hz. Ali'nin yaptıklarına karsı çıkmaya ve ondan nakledilen meselelerde aşırı gitmeye hiç hakkımız yoktur. Me-selâ: Hz. Ali Muaviye ile alâkasını kestiği için biz de alâkamizi kestik, ona. lanet ettiği için biz de lanetledik. Şam halkının ve içlerinde bulunan Amr b. 'Âs, oğlu Abdullah ve benzeri hayatta kalmış sahabenin sapık olduklarına hüküm verdiği için biz de onların sapıklıklarına hükmettik.
Kisaca biz, Hz. Ali ile Peygamber'in arasında sadece bir peygamberlik tütbesi farkını görüyoruz. Bunun haricindeki bütün meziyetleri, ikisinin arasında eşit görüyoruz. Hz. Ali'nin kendisine karşı çiktığı tesbit edilmeyen büyük sahabîlere dil uzatmayiz. der.

B) Şiiliğin Doğduğu Yer Ve Zaman:
Daha önce izah ettiğimiz gibi Şiilik, üçüncü Halife Hz. Osman (R.A.) zamanında ortaya çıktı, Hz. Ali (R.A.) zamanında ise Hz. Ali (R.A.)'ın hiçbir katkısı olmaksızın büyüdü ve gelişti. Hz. Ali (R.A.)' in üstün kabiliyetinin istismarı buna vesile olmuştu. Hz. Ali vefat edince şiilik, mezhepler haline geldi. Bazıları çok aşırı iken bazıları mutedil idi. Fakat her halükârda şiiler, ehl-i beyte bağlılıkta aşırı bir taassuba kaçmalarıyla tanınmışlardır.
Emeviler dönemi, Hz.Ali (R.A.)'in şiiler tarafından takdir edilişinde, aşırı davranılmasma teşvik ediyordu. Çünkü Muaviye (R.A.) kendi döneminde, oğlu Yezid ve daha sonra gelen Emeviler döneminde, Ömer b. Abdülaziz dönemine kadar devam eden kötü bir âdet meydana getirmişti. O da; Cuma hutbelerinin sonunda, hidayet önderi Ali b. Ebi Talib (R.A) 'e lanet okunmasıydı. Diger sahabîler bu tutumu şiddetle elestirdiler. Muaviye ve valilerini bundan sakındırdılar. Peygamberimizin zevcesi Ümmü Seleme (R.A.) Muaviye'ye yazdığı bir mektupta bundan vaz geçmesini isteyerek şöyle demiştir.
«Siz minberlerinizden Allah'a ve Resulüne lanet okuyorsunuz. Çünkü sizler Ali b. Ebî Talib'e ve onu sevenlere lanet okuyorsunuz. Ben ş'ahidim ki Resulullah (S.A.V.) de Ali'yi severdi.»
Buna ilâveten Muaviye'nin oğlu Yezid döneminde, hadis-i şerifte zikredildiği gibi cen-net gençlerinin efendileri olan iki kardes Hasan ve Hüseyin'in ikincisi yani Hz. Hüseyin zalimce öldürüldü, kanı heder edldi, dinin yasakları çiğnendi. Hz. Ali ve Hz. Hüseyin'in kızları esir cariyeler olarak Yezide gönderildi. Halbuki bunlar Resulullah'ın kızının çocukları ve kendisinin temiz soyundandı.
İnsanlar bütün bu olupbitenleri gördü, bunlara engel olamadı, ve bunları önlemeye gücü yetmedi. Dolayısıyla mecburen öfkelerini yuttular, ister istemez susmak zorunda kaldı-lar, git gide ızdırap ve hınçları arttı. Bunun neticesi olarak ta, Emevilerin aşırı derecede iskenceye tâbi tuttukları kimseleri, aşırı derecede büyütmeye başladılar.
Evet, düşünce ve duyguların devamlı baskı altında tutulması kişiyi, davranişlannda ve yargılarında aşırılığa sevkeder. Çünkü, şefkat ve merhamet duygularının kabarması, kendisine acınan kişiyi yüceltir ve kutsallaştırır.
Şiilik ilk önce Hz. Osman (R.A.) döneminde Mısır'da başladı. Çünkü Şiiliğin propağandasını yapanlar, Mısır'da bu iş için uygun bir ortam buldular. Şiilik, daha sonra Irak'a sıçradı ve orayı merkez edindi. Mekke, Medine ve Hicaz topraklannda bulunan diğer şehirler, sünnet ve Hadis'in beşiği olmaya devam ederken Irak şiilerin karargâhı haline gelmişti.
Acaba neden Irak, Şiiliğin merkezi olmuştur? Bunun birkaç sebebi vardı.

1) Hz. Ali (R.A'.) hilafeti boyunca Irak'ta kaldı. Orada insanlarla görüştü, Iraklılar Hz. Ali'yi takdir etmeyi gerektiren faziletlerini bizzat gördüler ve hiçbir zaman Emevîlere kalben dost olmadılar.
2) Hz. Muaviye, hilafeti döneminde Irak'a vali olarak Ziyad b. Ebih'i gönderdi. Ziyad, görünüste muhalefeti ortadan kaldırdıysa da insanlarin kalbinden, karşı gelme duygula-rını söndüremedi.Ziyad'dan sonra Yezid devrinde Irak'ın valiligini Ziyad'in oglu yaptı. Bunun döneminde Emevîlere karşı ilk ayaklananlar Iraklılar oldu.
3) Âbdülmelik b. Mervan döneminde iktidar Mervan oğullarına geçince Âbdülmelik vali olarak Irak'a meşhur Haccac'ı gönderdi. Haccac baskıyı daha da artırdı. Her baski arttık-ça şiilik mezhebi de güçlendi.
4) Diger yandan Irak, eski medeniyetlerin birleştiği bir yerdi. Irak'ta Fars ve Keldanî ilimleri ve bu milletlerin medeniyet kalıntıları bulunuyordu. Ayrıca bu ilimlere Yunan felsefesi, Hint düşüncesi katılmıştı. Bu medeniyet ve düşünceler Irak'ta birbirleriyle yoğuruldular böylece Irak, îslâm fırkalarının birçoğunun meydana geldiği bir yer oldu. Özellikle felsefe ile ilişkisi olan fırkalar... işte bu sebepledir ki Irak'ın düşünce yapısına uygun bir çok felsefî görüşler, şiilik mezhebine karıştı.
5) Bütün bunlara ilâveten Irak, ilmi araştırmaların beşiği ve Iraklılar da zeki insanlardı. Bunlar hakkında İbn-i Ebil Hadid şöyle der: «Resulullah (S.A.V.)'in, devrinde yaşayan Araplarla bu topluluk arasında bana göre fark şudur: Bunlar Iraklıdır., Küfe sakinle-rindendir. Irak toprağı, devamlı heva ve heveslerine uyan kişiler, acaip inanç sahipleri ve harika mezhepler'yetiştirir. Bu iklimin halkı gözü açık, araştırıcı, görüş ve inançları inceleyici ve mezheplere itiraz edici bir karaktere sahiptir. Fars kralları olan Kisralar döneminde bunların içinden «Mâni» «Deyson» «Mazdek» ve benzeri kişiler çıkmıştır. Hicaz'ın karakteri ise böyle değildir, Hicaz halkının kafa yapısı da bu zihniyette değil-dir."
Bu izahlardan anlaşıldığı gibi Irak eskidenberi düşünce ve inançların birbirleriyle yarış-tığı bir saha idi. Bu sebeple siyasi ve itikadi mezheplerin Irak'ta meydana gelmesi çok tabii ve şiiliğin burada yayılıp gelişmesi çok normaldi.
C) Eski Felsefenin Şii Mezhebine Tesiri:
Hz. Ali (R.A.)'i ilahlaştıran «Sebeiyye» ve benzeri gurupları bir yana bırakırsak, şüphe-siz ki şiilik islâmi bir firkadır. Bunların her söylediğinin ya Kuran'dan bir âyete veya Resulullah'a nisbet edilen bir hadise dayandığı muhakkaktır. Ne var ki şiilik, bir takım felsefî görüşleri kapsamaktadır. Doğu ve batı âlimleri, Şiilikte bulunan bu felsefi görüş-leri, İslâmdan önce mevcut olan felsefî ve dinî kaynaklara ve islâmın gelmesiyle sona eren Fars medeniyetine dayandırmışlardır.
ebu muhammed
(şimdiye kadar 27 posta)
29.11.2010 09:11 (UTC)[alıntı yap]
D) Şii Mezhebinin Fırkaları:
Şiiliği kisaca tanıtırken «şiilik» adını «çok aşırı giden veya bunun aksine hareket eden ve bu ikisi arasında orta yolu tutan» insanların taşıdığını görüyoruz.
Çok aşırı gidenler, Hz. Ali'yi ilâhlık mertebesine çıkarmışlardır. Daha az aşırı olanlar ise Hz. Ali'yi peygamberlik derecesine yükseltmişler ve onun, Resulullah (S.A.V.)'den üstün olduğunu iddia etmişlerdir. Şimdi aşırı giderek, îslâmdan çıkan bu aşıeı uçların bir kısmını izah edelim.
Günümüzdeki şiiler, bunlarin Şiiliğini reddederler. Biz de bunların müslüman oldukları-nı kabul etmeyiz. Aşırı giden şii guruplar şunlardır:

1) Sebeiyye:
Bunlar, Abdullah İbn-i Sebe'ye tâbi olanlardır. İbn-i Sebe' Hiyreli bir Yahudi idi. Kendi-sini müslüman olarak gösteriyordu. Annesi siyah bir cariye oldugu için Ibn-i Sebe'ye «Siyah kadının oglu» anlamına gelen «îbnüssevda» da denilirdi. Bu kişinin Hz. Osman (R.A.) ve valileri alyhinde aşırı propağanda yapanlardan biri olduğu bilinen bir gerçek-tir.
İbn-i Sebe', bozuk düşüncelerini ve fitne zehirini müslümanlar arasında peyderpey yayı-yordu. Görüşlerine esas olarak Ali İbn-i Ebî Talib'i almiştı. îbn-i Sebe', Tevratta her peygamberin bir vekili olduğunu gördüğünü, Hz. Ali'nin de Hz. Muhammed'in vekili olduğunu, Hz. Muhammed, peygamberlerin en üstünü olduğu gibi Hz. Ali'nin de vekil-lerin en üstünü olduğunu ve Hz. Muhammed'in tekrar dünyaya döneceğini insanlar ara-sında yaymaya başlamıştı.
îbn-i Sebe' bu hususta söyle der: «Mesih İsa'nın döneceğini söyleyipte Muhammed'in döneceğini söylemeyene hayret ederim.» Ibn-i Sebe' bu görüşünden daha da ileri gide-rek, Hz. Ali'nin «Allah» olduğuna hükmetti. Bu sözler kendisine ulaşınca Hz. Ali onu öldürmek ' istedi. Fakat Abdullah ibn-i Abbas buna mâni oldu ve Hz. Ali'ye şöyle dedi: «Eger onu öldürürsen, arkadaşların seninle ihtilafa düşerler. Halbuki sen Şamlılarla tekrar savaş etme kararındasın.». Bunun üzerine Hz. Ali îbn-i Sebe'yi Medain'e sürgün etti.
Hz. Ali (R.Â.) şehit edilince Ibn-i Sebe' insanların Hz. Ali'yi sevmelerini ve şehit oluşu-na çok üzülmelerini istismar etti. Hz. Ali'nin ölümü hakkında insanları saptırmak ve onların inançlarını bozmak için karakterine uygun olarak çeşitli yalanlar yaymaya baş-ladı, îbn-i Sebe'öldürülenin Hz. Ali olmayıp, onun şekline giren bir seytan olduğunu, Hz. İsa'nin göğe çekildiği gibi Hz. Ali'nin de göğe çekildiğini anlatmaya başladı ve söyle dedi: «Yahudi ve Hıristiyanlar Meryemoğlu îsa'yi öldürdükleri iddialarinda yalanci olduklari gibi Hariciler de Hz. Ali'yi (R.A.) öldürdükleri iddialarında yalancıdır-lar.
Yahudi ve Hristiyanlar, asılmış bir kişi gördüler, onu İsa'ya benzettiler. Hz. Ali'nin öldü-rüldüğünü söyleyenler de böyledir. Hz. Ali'ye benzeyen bir kişinin öldürüldüğünü gör-düler, onun Ali olduğunu zan'nettiler. Halbuki Ali göğe çekildi. Gök gürültüsü onun sesi, şimşek çakması ise onun gülümsemesinin bir eseridir.»
Sebeîler, gök gürültüsünü işittikleri zaman şöyle derler «Esselâ-mü aleyke ya Emirel müminin» (Selâm senin üzerine olsun ey müminlerin emiri).
Ömer İbn-i Surahbil, Abdullah İbn-i Sebe'ye şöyle söylenildiğini nakleder. «Hz. Ali öldürüldü». Ibn-i Sebe'de şöyle cevap verdi. «Eger bize bir kâse içinde onun beynini dahi getirseniz, öldüğüne inanmayız. O, gökten inip, bütün yeryüzüne hükmetmeden ölmeyecektir.» [14]
Sebeilerden bazıları şöyle derdi: «îlah, Hz. Ali ve ondan sonra gelecek olan imamlara hulül etmiştir.» Bu söz, ilâhların bazı insanlara hulul ettiğini, ilâhin ruhunun, liderden lidere intikal ettiğini iddia eden bir kısım eski dinlerin görüşüne uygundur. Nitekim eski Mısırlılar, Firavunlar hakkında bu iddiada bulunurlardı.
Sebîlerden bir zümre de ilâhın, Hz. Ali ile birleştiğini iddia etmişler ve ona «Allah işte sensin- demişlerdir. Hz. Âli (R.Â.) yukarıda da izah ettiğimiz gibi, bunları yakmak iste-di.
EI-Farku Beynel Firak, Abdulkahir el-Bagdadî.

2) Gurabiyye:

Bu gurup da aşırı firkalardan biridir. Bunlar, Sebeîler gibi Hz. Âli'yi ilâh laştırmamış larsa da O'nu hemen hemen Hz. Muhammed (S.A.V.)'den üstün saymışlardır. Bunlar, peygamberliğin aslında Hz. Ali'ye ait olduğunu, fakat Cebrail'in, hatâ ederek Hz. Ali yerine Hz. Muhammed'e geldiğini iddia ederler. Bunlara «Kargacılar» anlamına «Gurabiyye» denilişinin sebebi; bunların, «Karganın kargaya benzediği gibi Hz. Ali de Hz. Peygamber'e benzer» demeleridir.
Âlimler, bu tutarsız sözü çürütmüşlerdir. Bu âlimlerden biri olan İbn-i Hazm da «Fisal» adlı kitabında bu sözün batıl olduğunu ortaya koymuştur.
Aslında bu söz, tarihi bilmemek ve gerçekleri çiğnemekten baska birşey değildir. Hz. Peygamber'e peygamberlik geldiğinde Hz. Ali, dokuz yaşında küçük bir çocuktu. Pey-gamberlik gibi ağir bir vazifeyi yüklenecek yaşta değildi. Dokuz yaşındaki bir kişi dinen sorumlu bile değildir. Nerde kaldı ki dini insanlara tebliğ edecek güçte olsun!..
Yukarıdaki iddianın, gerçeklere ters düşmesine gelince; Hz. Âli (R.A.) fizikî yönden Hz. Muhammed (S.A.V.)'e benzemiyordu. Herbirinin kendisine mahsus bir vücut yapısı vardı. Buna rağmen, fizikî bakımdan tamamen birbirlerine benzediğini farzetsek bile Hz. Muhammed (S.A.V.)'e peygamberlik gönderildiği anda bu benzerliğin mevcut oldu-ğunu iddia etmek, efsaneden başka birşey değildir. Çünkü kırk yaşındaki olgun bir kişi ile dokuz yaşindaki bir çocuğun birbirlerine benzemeleri imkânsızdır. O halde nasıl olur da Cebrail, olgun bir kişi ile çocuğu birbirinden ayırdedemez? Yine, nasıl olur da «Kar-ganın, kargaya benzediği» derecede Hz. Ali, Hz. Muhammed'e benzemiş olur?
Şiiliğin Dışındaki Fırkalar
Şiiler, yukarıda geçen sapık inançlı firkaları ve benzerlerini, kendilerinden saymazlar, onların aşırı olduklarını söylerler ve onların çoğunu müslüman dahi kabul etmezler.
Bu sebeple biz de deriz ki: Bu firkalar İslâm tarihinde «Şiilik» adı altında zikredilmiş-lerdir.



Bütün konular: 31
Bütün postalar: 34
Bütün kullanıcılar: 34
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
 
   
 
   
Bugün 8 ziyaretçi (12 klik) kişi burdaydı.Allah arttırsın.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol