teblici
 
  Ana Sayfa
  İletişim
  Fatiha suresinin tefsiri
  Küfür olan davraniş ve sözler
  Küfür sistemi bayramlari
  Temyiz etrafındaki şüpheler
  Forum
  Tekfirde ölçülü olmak
  VAAZ
  Kütüphane
  Tekfircilere Cevap
  Temyiz ve Yusuf kıssası
Forum
=> Daha kayıt olmadın mı?

Forum - Akaid dersleri 2

Burdasın:
Forum => AKİDE => Akaid dersleri 2

<-Geri

 1 

Devam->


ebu muhammed
(şimdiye kadar 27 posta)
27.11.2010 11:08 (UTC)[alıntı yap]
AKAİDİN TANIMI

Akait, akîde kelimesinin çoğuludur. Akîde, akd kökünden türemiştir. Akd ise dügümlemek, baglamak anlamına gelir. Buna göre akide, baglanılan, saglam bir şekilde inanilan, dügüm atmısçasına kesinlikle gönülden kabul edilen şey anlamını taşır.

İtikad kelimesi de akd kökünden türemis olup kalpten baglanma, kesin olarak karar verme, inanma anlamına gelir.

Terim olarak akait, islâm dininde inanılması ve kalben kabul edilmesi gereken konulara verilen addır. "Akait" terimiyle kastedilen, iman esaslarıdır. Akait ilmi denilince akla, iman esaslarından bahseden ilim gelir.

B) AKAİDİN KONUSU

Akait, İslâm dininin ameli degil de itikadî ve nazari hükümlerinden bahseder. İslam dininin temel kurallarını inceler. Akait ilmi, kısa ve özlü olarak, iman esaslarını incele-yen, konu alan bir ilim dalidir.

Bu açıdan bakıldığında akaitin konusu, iman esaslarının tümüdür. İman esasları, altı bölümden oluşur.Allah’ın zatına ve sıfatlarına iman, bu esasların temelini teşkil eder. Bundan sonra diğer esaslar gelir. Bunlar; meleklere, kitaplara, peygamberlere, âhirete, kaza ve kadere imandır. Akait ilmi, sözü edilen iman esaslarına inanmanın nasıl ve ne sekilde olacağını da belirler ve iman etmenin mahiyetini inceler.

Kısaca, Allah’ın istediği, saglıklı bir iman, Akait ilmi sayesinde kazanılır.

C) AKAİDİN GAYESİ

1. insanın kalbine, onun yaratılış ve fıtratına, saf ve temiz tabiatına en uygun olan imanı yerleştirmektir.

2. Allah’ın varlığını, birliğini, tüm insanlara duyurmak, anlatmak ve kalplere yerlestirmek akaidin en önemli gayesini olusturur.

3. Bütün insanları tevhit inancı etrafında birleştirmek, akaid ilminde gerçeklestirilmek istenen en büyük amaçtır.

D) AKAİDİN METODU

Akait, hakikatleri açıklamada hem nakil[1] denilen Kur'an ve Sünnetten, hem de akıl[2]dan faydalanır. Kur'an-ı Kerimin ikna ve irşat metodu ile hadislerin tebliğ, talim, müjdeleme ve sevindirme metodu akaidin de metotları arasında yer alır.

Akait ilminde vahye dayalı naklî deliller önemli olduğu gibi aklın, duyuların ve dene-yimlerin verdiği bilgiler de önemlidir.

Kısaca, akait metot olarak, nakli esas alır; bunun yanında aklı da ihmal etmez. İman esaslarını açıklarken hem akli, hem de nakli delilleri kullanir.
--------------------
[1] Nakil, vahye dayalı olan Kur’an ayetleri ve sahih hadislerdir. Nakilde ,aklın hiçbir dahli yoktur, Tamamen ilahidir.
[2] Akıl, İslam’ın nakilden sonra gelen ve kıyas-ictihad kaynağının temelini oluşturur. Fakat bu temel, nakilden bağımsız olamaz, Aklın, nakilden ayrıldığı yerde, sapkınlıklar baslar.

E) AKAİDİN DİĞER İSLAMİ İLİMLER ARASINDAKİ YERİ

İslam dininin inançla ilgili hususlarının ilmi olan akait, bütün diğer İslamî ilimlerden önde gelir. Dünya ve ahiret faydası açısından akait, bütün İslamî ilimlerin dayanağı ve temelidir. O, olmadan diğer ilimlerin bir değeri yoktur.

İnsana önce akide(iman) gereklidir. O bakımdan, Kur'an-ı Kerimden "Yaratan Rabb’inin adi ile oku" ayetinin dışında ilk önce nazil olan ayetler, iman(akait) ile ilgili ayetlerdir. Amelle ilgili ayetler daha sonra gelir. Bir kişinin Müslüman olması için de ilk önce iman etmesi gerekir, amel (namaz, oruç, zekat...) sonra gelir. Akide ve iman olmadan amel, bir değer taşımaz; fakat amelsiz akide değer taşır. O halde akait, İslamî ilimler arasında birinci sırada yer alır.

Akait, fıkıh ve diğer İslami ilimlerden önce gelir. Akait, İslamî ilimler arasında, bir ağacın kökü, diğer ilimler ise dalları gibidir. Temelsiz bina düşünülemeyeceği gibi aka-itsiz İslamî ilimler de düsünülemez.

F) AKAİD İLMİNİN DAYANDIĞI KAYNAKLAR

Akait ilminin dayandığı ilk ve en önemli kaynak, Kuran-ı Kerimdir. Beşeriyetin son dini İslamiyet’in inanç esasları; neye inanılacağı, nasıl inanılacağı, Allah tarafindan Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerimde anlatılmıştır.

İkinci kaynak, Peygamber (s.a.v)'den rivayet edilen mütevatır hadislerdir. Mütevatir Hadis: Yalan üzerinde birleşip anlaşması, aklen mümkün olmayacak kadar kalabalık bir topluluğun ittifakla rivayet ettiği hadislerdir. Bu derece kesin rivayetlere dayanan Pey-gamber (s.av)in hadisleri, akait ilminin ikinci kaynağıdır. Zira peygamberlerin bilgisi Allah (c.c) tarafından öğretilmiş bilgilerdir. Dolayisiyla bir çeşit vahiydir.

Felsefe ve müsbet ilimlerde müstakil bilgi kaynağı olarak kabul edilen akıl, duyular ve bilimsel deneyler de akait ilminin kaynakları arasındadır. Ancak bunların verdiği bilgile-rin doğru, nakle ve gerçeğe uygun olması gerekir. ilham ise ilim edinme kaynağı değil-dir.
MEZHEBLER:
a) Itikadi mezhepler:
Bunlar, inancın temel meselelerinde ihtilâf etmemiş (kulun, yaptığı işleri cebren mi yoksa kendi istegiyle mi yaptığı meselesinde olduğu gibi) kelamcılarn ihtilaf ettikleri feri meselelerde ihtilaf et-mislerdir. Meselâ: Bütün mezhepler, îslâm inancının cevherini teşkil eden, Allah'ın birliği mevzuunda ittifak etmişlerdir.
b) Siyasî mezhepler:
Bunlar, Halifenin seçim şekli ve benzeri meselelerde ihtilaf etmişlerdir, ilerde bu mez-hepleri ve herbirinin izledigi metodu anlatacağız.

c) Fıkhi mezhepler:
Fıkıh; insanların birbirleriyle olan münasebetlerini, Kur'an-ı Ke¬rim ve sünnet-i seniyye ile beyan edilen, kul ile Allah arasinda olan ibadete ait meseleleri tanzim eder.
Bu konuları etraflıca incelemek, büyük eserlerin yazılmasını gerektirir. Bunun içindir ki biz, meseleleri kolaylastırmakla birlikte az ve öz olarak aktarmaya çalısacağız. Ancak, meseleleri kısaca anlatmaya çalışsak da, bütün konuları bir kitapta toplamak mümkün değildir. Bunun için bu kitapta sadece siyasî ve itikadi mezhepleri zikredeceğiz.
Başarı Allah'tandır. Doğru yola sevkeden O'dur. Her zaman olduğu gibi bu işimizde de bize başarı ihsan etmesini niyaz ederiz. O, ne güzel mevla, ve ne güzel yardımcıdır.

1) İhtilaf Konusu Meselelerin Aslında Açık Olmayıp Kapalı Oluşu :
Eskidenberi felsefeciler, bir kısım kapalı mevzuları izah etmeye kalkışmışlardır. Aslında bu konulari idrak etmek çok zor, anlama yolları da değişiktir. Bu sebeple felsefecilerden her biri sadece kendi gözünün gördüğü, aklının idrak edebildiği ve düşüncesinin ulaşa-bildiği hususları anlamaya çalışmıştır. Belki de hepsinin görüşü birleştiği taktirde ince-lenen meselenin gerçek yönü ortaya çıkabilir.
Herbirinin tekbaşma görüşü, ise gerçeğin ancak bir bölümünü yansitabilir. Şu misal, bunun Örneğidir: Birkaç kör, filin yanına varirlar, herbiri, onun bir organını tutar, eliyle kontrol eder ve onun ne olduğunu kendine göre hayal eder. Onun ayagını yakalayan, filin ağaç gövdesine benzeyen uzun ve yuvarlak bir yaratık olduğunu anlatır. Sırtına ulaşan, onun yüksek tepelere benzeyen bir yaratık olduğunu söyler. Kulağını tutan ise, onun, düz, ince, katlanan ve açilan bir yaratık olduğunu söyler. Görüldüğü gibi, bunlar-dan herbiri, gerçeğin sadece bir kısmını idrak edebilmiş, diğer arkadaşlarını yalanlamış, Fil'in yaratılışını anlatma hususunda hatâ ettiklerini ve cehalete düştüklerini iddia etmiş-lerdir. Görüyorsunuz bunlar, doğru söylemede nasıl birleşmişler sonra aralarına nasıl yalan ve hata girmiş ve onları ihtilafa düşürmüştür...» Zaten ihtilaflar birçok kerede meselenin kapalı veya zor oluşundan değil, ihtilaf eden taraflardan'herbirinin, diğerinin görüşünü bilmeyişinden doğar.




Bütün konular: 31
Bütün postalar: 34
Bütün kullanıcılar: 34
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
 
   
 
   
Bugün 11 ziyaretçi (15 klik) kişi burdaydı.Allah arttırsın.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol